Benim Anasayfam

TARİHİN EN BÜYÜK GİZEMİ – GÖBEKLİTEPENİN ŞOK EDİCİ GERÇEKLERİ İLKEL OLAN BİZ MİYİZ?

1725973145_hqdefault.jpg



INSTAGRAM: https://www.instagram.com/ihsanla.gizemlikesifler
FACEBOOK: https://www.facebook.com/ihsanla.gizemli.kesifler
** ABONE OLMAYI UNUTMAYIN 🙂 **

Türkiye, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan, sayısız gizem ve sır barındıran bir coğrafya. Bu topraklar, antik çağlardan bu yana insanoğlunun izlerini taşıyan, ve her adımında keşfedilmeyi bekleyen sırlarla dolu bir hazine. Ancak, Türkiye’nin tarihindeki en büyük gizemlerden biri, , Şanlıurfa’daki bu tepede saklı. Burası belkide insanlık tarihinin en gizemli yerlerinden biri göbeklitepe.
12 bin yıl öncesine dayanan bu tapınak, dünya üzerinde bugüne kadar keşfedilen en eski ve en esrarengiz yapı olma özelliği taşıyor. Peki Ama neden? Ve Kimler tarafından inşa edildi? Ve en önemlisi: Ne amaçla? İşte Bu videoda göbeklitepenin gizemlerine odaklanzıcaz çayınız hazırsa başlıyorum

Tarihin en eski yapıları olarak bildiğimiz Mısır piramitleri ve Stonehenge Göbeklitepe’nin karşısında adeta birer gölge gibi kalıyor. Çünkü Göbeklitepe, insanlığın bilinen tüm sınırlarını altüst eden bir yer.
Göbeklitepe’nin keşfedilme hikayesi, arkeoloji dünyasında en büyük buluşlardan biri olarak kabul edilen, adeta bir film gibi gelişen olaylarla dolu.
Göbeklitepe’nin ilk kez fark edilmesi, 1963 yılına dayanıyor. O dönemde Şanlıurfa yakınlarındaki bir köyde yaşayan bir çiftçi, tarlasını sürerken toprak altında büyük taşlar olduğunu fark eder. Bu taşlar, sıradan taşlardan farklıydı; taşların üzerinde oymalar ve semboller vardı. Çiftçi, bu durumu yetkili kişilere bildirdi. Ancak, bu keşif o dönemde yeterince önemsenmedi ve taşlar sadece birer “eski yapı kalıntısı” olarak değerlendirildi.
Ve yine 1963 yılında, İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi’nden gelen bir grup arkeolog, bölgedeki genel araştırmalar kapsamında Göbeklitepe’de de incelemeler yaptı. Ancak bu çalışmalar, bölgenin gerçek önemini ortaya çıkaramadı. O dönemde yapılan değerlendirmeler, bu taşların bir Roma dönemi mezarlığına ait olabileceği yönündeydi. Kazılar derinleştirilmeden, sadece yüzeysel incelemelerle yetinildi.
Göbeklitepe’nin gerçek anlamda keşfi, Alman arkeolog Klaus Schmidt’in bölgeye gelmesiyle başladı. 1994 yılında bölgeye gelen Schmidt, taşları ve buluntuları inceledikten sonra bu yerin çok daha eski ve önemli bir yerleşim yeri olabileceğini fark etti. Schmidt, burada basit bir mezarlık ya da yerleşim yeri değil, büyük bir tapınak kompleksi olabileceğini öne sürdü. Bu düşünce, dünya arkeoloji camiasında büyük bir heyecan yaratmıştı.

1995 yılında Klaus Schmidt liderliğinde başlayan kazılar, kısa sürede büyük bir arkeolojik hazineyi gün yüzüne çıkardı. Kazılar ilerledikçe, dikilitaşların ve dairesel yapıların aslında devasa bir tapınak kompleksine ait olduğu anlaşıldı. Schmidt ve ekibi, bu alanın yaklaşık 12 bin yıl öncesine, Neolitik döneme ait olduğunu tespit etti. Bu, Göbeklitepe’nin dünyanın bilinen en eski tapınak kompleksi olduğu anlamına geliyordu.

Göbeklitepe’nin bu kadar eski bir tarihe ait olması, arkeologları ve tarihçileri şaşkına çevirdi. Bu yapı, 12 bin yıl öncesine, yani MÖ 9600 yıllarına tarihleniyor. Bu dönem, bilinen ilk tarım toplumlarının ortaya çıkmasından çok daha önce bir dönemi kapsıyor. Bu nedenle Göbeklitepe, tarih kitaplarının yeniden yazılmasına ve tarih öncesi toplumların bilinenden çok daha karmaşık ve organize bir yapıya sahip olduğuna dair yeni bir anlayışa yol açtı.

Göbeklitepe’yi bu kadar özel kılan durum ise, dinlerin ortaya çıkmasından çok daha önce, yerleşik düzene ve tarıma geçilmeden inşa edilmesi ve bir dinî alan olarak kullanılması. Çünkü bu zamana kadar bilinen en eski dinî yapı Malta’da bulunan M.Ö. 3600 yılında inşa edilen Hypogeum Tapınağı’ydı. Ama yapılan araştırmalar Göbeklitepe’nin 12.000 yıl önce inşa edildiğini gösteriyor. İnşasındaki önem nedeniyle dikkat çeken Stonhenge M.Ö. 2.500’de ve Mısır Piramitleri M.Ö. 1.500’de inşa edildi.

Bir diğer önemli detaysa, Göbeklitepe’nin yıllarca kullanıldıktan sonra, neden olduğu bilinmeyen bir sebepten dolayı kapatılması. Özellikle bu kapanmanın, gizlenmenin insan eliyle yapılmış olması daha da hayret verici. Çünkü Göbeklitepe, bulunduğu bölgeden çok daha uzakta bulunan, su geçirmeyen koruyucu bir özelliği bulunan bir toprak ile gizlenmiş. Yapıldığı dönem de göz önüne alındığında böyle bir yeri kapamak oldukça zahmetli ve uzun bir işlem. Buna rağmen bir tepe hâline gelene kadar üstünün kapanmış olması, o yıllarda yaşananlara karşı olan merakı daha da artırıyor.

Göbeklitepe’nin bu kadar eski ve gizemli olmasının ardındaki sırlar hâlâ çözülmeyi bekliyor. Bu tapınak, sadece inşa edildiği dönemle değil, taşıdığı sembollerle de büyük bir soru işareti yaratıyor. Dikilitaşların üzerindeki hayvan figürleri, spiral şekiller ve anlamını çözemediğimiz semboller, insanlık tarihine dair bildiklerimizi adeta yeniden yazdırıyor. Bu semboller, kimler tarafından, ne amaçla yapıldı? Birer ibadet aracı mıydı, yoksa evrenin gizemlerini mi simgeliyordu?

source

Exit mobile version